En mutlu anınızı kiminle paylaşmak istediğinizi, en kötü anınızda ilk kimi aramak için telefona sarıldığınızı düşünün. En heyecanlı anlarınızda kimin sesi size huzur veriyor? İşte hem iyi hem kötü gününüzde yanınızda olmasını istediğiniz o ilk kişi sizin "dost" olarak gördüğünüz kişidir. Ancak bunu karşı tarafın da aynı şekilde algılıyor olması şart.
Sizin onunla yaptığınız paylaşım kadar sizinle paylaşımda bulunmuyorsa, kendi hayatını size açmıyor, sadece belli zamanlarda yakınlaşıp belli zamanlarda uzak kalmayı tercih ediyorsa bu tek taraflı oluşan yakınlık bir süre sonra sorgulanmaya başlanır. Nedenleri ölçülür, tartılır. Ve dostluk sonunda biter.
Dostlukta en büyük yanılgı, karşınızdaki insanın sizin ilginize, sevginize muhtaç olduğunu düşünmenizdir ki bu yapılan en yaygın hatadır. Halbuki insanlar kendilerine yakın olmasını istedikleri kişileri bilerek seçerler. Bu onların size muhtaç olduğunu değil size yakın hissettiklerini gösterir. Eğer hali hazırda var olan dostlarınız size yetiyor ve başka birine yakın olamıyorsanız -mış gibi yapmanın da kimseye bir faydası yoktur. Gereksiz rollere bürünmek anlamsız ve karşı tarafı yaralayıcıdır. Hiç kimseye lütfederek ilgi, sevgi, yakınlık göstermeyip içinizden geldiği gibi davrandığınızda insanlarla aranızdaki doğru mesafeyi bulursunuz.
Son olarak dostluğun bittiği yerde düşmanlık başlamaz. Dostuyla küsen onun düşmanıyla haşır neşir olmaz. Nispet yapmaz. Dedikodusunu yapmaz. Canını yakmaz. Biten şeyin adı o zaman dostluk değildir. Onun da adını siz koyun...
Yorumlar
İlk yorumu sen yap