Evet konumuz nankör insanlar; bu insanlar menfaatleri doğrultusunda iyi bir kişiliğe bürünüp kanımızı emerler, menfaatleri bitince de nankörlüğe hazırlanırlar. Sonuçta duvar yapılır ama duvarcı unutulur. Ne demiş büyüklerimiz; ‘’Körün gözü açıldığında kırdığı ilk şey bastonudur.’’
Bu durumda iyilik yapın ancak sonrasında bir beklenti içinde olmayın, unutun. Yapılan iyiliği siz dışında kimse bilmesin. Bilmedikleri için nankörlük yaptıklarını, kötü davrandıklarını düşünmek, bile bile yaptıklarını düşünmekten çok daha iyidir. Bence kimse kimseye sonrasında nankörlük yaptırtacak kadar büyük iyilikler yapmamalı, yapacaksa da iyilik yapacağı kişiyi iyi seçmelidir.
‘’İnsanoğlu aptal olmasa bile dehşetli nankördür. Nankörün nankörüdür. Hatta bana göre en uygunu, insanı iki ayaklı nankör bir mahluktur diye tarif etmektir’’ diyerek bizlere nankörlüğü anlatan yazarımız Dostoyevski, Mihail ve Mariya Dostoyevski'nin oğlu olarak 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova'da doğdu.
Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu. Babası Mihail, askeri cerrahlıktan emekli olduktan sonra Mariinskiy Hastanesi'nde yoksullara hizmet etmeye başladı. Hastane, Moskova'nın en kötü yerlerinden birinde bulunuyordu. Dostoyevski de bu hastanede doğdu. Büyüdüğünde kurgusal romanlar yazmaya başladı. Hayatını tamamladıktan sonra 9 Şubat 1881’de Rusya’da vefat etmiştir.
Yorumlar
İlk yorumu sen yap