Söze şöyle başlayayım, kibir bir insanın kendine hayran olmasıdır. Kibirde inatçılık ise kendisi dışında kalan herkesi kendine hayran etme çabasıdır. Kibirde inatçılık, bu tuzağa düşen herkesin sonunu getirir. Yarın öleceğimizi bilsek tüm kırgınlıkları unuturuz; ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururlu değil miyiz? Unutmayalım kibir, yalnızlığın ve mutsuzluğun katkı maddesidir. Hal böyleyken yarına çıkmaya garantimiz yokken kibrimizi ve inadımızı bir kenara bırakıp hayata devam etmenin sizce de zamanı gelmedi mi?
Bu özlü sözümüzün sahibi Lev Tolstoy, zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı bir konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti; yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı.
Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve Jean-Jacques Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Daha sonraları Yasnaya Polyana'ya dönen Tolstoy, yoksul köylülerin arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı. Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk edip de hasta düştükten sonra, Astapovo'da bir tren istasyonunda zatürreden öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.
Yorumlar
İlk yorumu sen yap